Tükenmişlik Sendromu

Kendinizi yorgun, enerjisi bitmiş hissediyor musunuz? İşe giderken ayaklarınız geri geri mi gidiyor? Hafta sonu geçmesin, pazartesi olmasın mı istiyorsunuz? Son zamanlarda daha gergin ve sinirli misiniz? Tahammülünüz düşük ya da ekip arkadaşlarınızla fikir ayrılıklarınız çoğaldı mı?  Baş ve karın ağrılarınız mı var? Üstleriniz ve çalışma arkadaşlarınız performansınızın düşüklüğünden şikayetçiyken siz genel olarak kendinizi mutsuz mu hissediyorsunuz? Bunlar size tanıdık geliyorsa “tükenmişlik sendromu” yaşıyor olabilirsiniz.

 

Son zamanlarda çalışma hayatında bazı Psikolojik kavramları sıkça duyar olduk ki “personeline değer veren örgütler” anlayışı yayılmaya devam ettikçe bu kavramları daha da sık duyacağız. Bunlardan bir tanesi de ilk olarak 1974 yılında tanımlanan Tükenmişlik/Burnout sendromudur. Tükenmişlik sendromu kişinin ruhsal ve fiziksel olarak sürekli kendisini zorladığı bir duruma uzun süre maruz kalması sonucu görülen psikolojik bir durumdur. Ruhsal semptomları; genel mutsuzluk hali, olumsuz ve umutsuz düşünceler, sürekli kızgın olma, isteksizlik; fiziksel semptomları ise; baş ve karın ağrıları, yorgunluk, enerjide azalma ve uyku hali gibi belirtilerdir.

 

Özellikle;

  • Kurum kültürü ile bireyin kültürü örtüşmüyorsa
  • Birey kurum içerisinde üstleri tarafından baskı görüyor ve uzun süreli streslere maruz kalıyorsa
  • İşveren, çalışan ile ilgili gerçekçi olmayan beklentilere sahip ise
  • Kurum içerisinde personeller arası rekabet yıkıcı boyutlardaysa
  • Çalışan kurum içerisinde kariyer planlaması yapamayacak ve yükselme imkânı bulamayacak noktaya geldiğini düşünüyorsa ve benzer durumlarda Tükenmişlik Sendromu kaçınılmaz bir hal alıyor.

Birçok çalışan bu durumun farkına varamadan mutsuz bir şekilde çalışma yaşamına devam etmektedir.

 

Tükenmişlik sendromu hem birey için hem de örgüt için olumsuz bir durumdur. Çalışma isteksizliği dikkat eksikliğine neden olacak ve çalışanın performansındaki gözle görülür düşüş kurumu etkileyecektir. Çünkü çalışan artık yaptığı işe inanmıyordur. Tükenmişlik sendromu depresyonla karıştırılmamalıdır ancak erken müdahale edilmeği takdirde de sonucun kişiyi depresyona sokmaya kadar gideceği bilinmelidir. Peki bu durumun üstesinden gelmek için işten mi çıkmak gerekiyor? İşsizliğin yoğun olduğu ve istenilen pozisyonda iş bulabilme imkânının az olduğu bir dönemde işten ayrılma kararı zor ve iyi düşünülerek verilmesi gerekilen bir karardır, öncelikli olarak birey bu durumu kurum ile işbirliği içerisinde aşabilmenin çözüm yollarını aramalıdır. Kurum ile işbirliği söz konusu değil ise, kurum çalışanın durumuna yardımcı çözümler getiremiyorsa iş arayışı içine girilebilir. Bunun yanı sıra çalışma saatlerinin dışında mesleki sertifika programları, seminerler de kişiye mesleki doyum ve donanım sağlayacak, aynı zamanda olası başka iş pozisyonları için de imkân verebilecektir. Ve tabiî ki hayat sadece işten ibaret değildir. Sosyal çevreyle daha fazla vakit geçirmek, haftada bir iki akşam dostlarla dışarı çıkmak ve kişinin eğlenceli vakit geçireceği hobilere sahip olması kişiyi iş yaşamından biraz olsun uzaklaştıracak, içinde bulunduğu duruma daha yapıcı ve çözüm odaklı bakabilmesini sağlayacaktır.

 

Tükenmişlik sendromu herkesin başına gelebilecek ve aslında yaygınlığı fazla olan bir durumdur. İçinde bulunduğumuz durumun farkında olup, umutsuzluğa kapılmadan, çabalarımızı çözüme ulaşabileceğimiz kanallara yönlendirebilirsek er ya da geç bir çıkış yolu bulacağımıza inanıyorum. Tıkandığımız noktada güvendiğimiz kişilerden de yardım isteyebiliriz, bazen bizim göremediğimiz çözüm yollarını onlar görebilir. Ve her şey bir kenara kendimize şu soruyu soralım “ruhsal ve fiziksel sağlıktan daha önemli ne var şu hayatta?”

 

Y Kuşağı ve Perakende Sektörü
Daha fazla bilgi